13 Kasım 2010 Cumartesi

Evden Çalışanlar Hangi İşleri Yapıyor.

Oyuncak parçalarının montajından paketlemeye, kibrit kutulama, tükenmez kalem montajı, evde soğan doğrama, evde sepet örme, boncuk işi, dantel örme, şapka dikme, ekmek saklama torbası, bandana dikme, bakliyat torbası dikme, nikah şekeri hazırlama, 


Ev eksenli çalışma

Ev eksenli çalışma biçiminde, zaman sınırlı ve yapılacak iş çoksa, evdeki çocuklar ve yaşlılar da çalışmaya dahil oluyorlar. Bu çalışma biçiminde çalışma saatleri belli değildir. Sigorta, iş garantisi yoktur… Saniye Denli’nin kaleminden.

19. yüzyılın başında İngiltere’de ortaya çıkan sanayi kapitalizmi ev sanayi, manifaktür/atölye ve fabrika sistemi biçiminde gelişti. Fabrika sistemi 20. yüzyılda en gelişmiş haline ulaştı.  Fabrika sisteminin büyük işçi kitlelerini bir araya getirmesiyle birlikte sendikalar kuruldu, işçi hakları ve sınıf bilinci de gelişti, sermaye sınıfının kârlarında azalma oldu. İşçilerin binlercesinin aynı mekanda ve en az 8 saat bir arada olması, kapitalist sınıf için ekonomik ve siyasi sorumluluk getirdi.

Sigorta, sendika, iş saatlerinin düşürülmesi, ikramiye, kreş, işyeri hekimi uygulamasını bertaraf etmek isteyen kapitalist sınıf, üretim sürecini daha küçük parçalara ayırmanın yollarını denedi.

20. yüzyılın son çeyreğinde karşımıza çıkan yeni durum şudur: Büyük fabrika sistemi mümkün olduğunca alt işverenlere (taşeronlara) ayrılmıştır. Taşeron uygulamasının en uç ifadesi ise, ev işlerinden arta kalan zamanlarında ev kadınlarının çalıştırılması demek olan “ev-eksenli çalışma” biçimidir.

“Ev eksenli çalışma” adı verilen bu çalışma biçimi, fabrikalardan alınan işlerin bir aracı tarafından evlere dağıtılıp, sonradan toplanarak fabrikaya iletilmesi biçiminde olmaktadır. İşçi kadınlar işverenle yüz yüze gelmiyorlar. Mahallerde bu işlerin aracılığını (taşeronluğunu) yapanlar oluyor. Örgü, triko-penye işlemeciliği, kazaklara nakış, oyuncak montajı, nikâh şekeri paketlemesi, takı yapımı, elektronik eşya parçaları ve tükenmez kalem gibi ürünlerin montajı söz konusu işler arasındadır. (1)

Ev eksenli çalışma biçiminde, zaman sınırlı ve yapılacak iş çoksa, evdeki çocuklar ve yaşlılar da çalışmaya dahil oluyorlar. Bu çalışma biçiminde çalışma saatleri belli değildir. Sigorta, iş garantisi yoktur. Ara dinlenme, fazla mesai olmadığı gibi, pazarlık etme şansı da pek azdır. Birçok eve dağılmış bulunan bu üretim içinde çalışanların örgütlenmesi de bir hayli zordur.  Çalışan kadınların aldıkları ücret ise, asıl işverenin ödediği paradan, aracının payı çıkarıldıktan sonra belirlenir. Fark aracıya gider. Kadınların çoğu zaman işin gerçek ücreti hakkında fikri dahi olmaz. Bu çalışma tarzından da anlaşılacağı gibi, asıl patron açısından çok kârlı bir durum söz konusudur. Sigortasız ve düşük ücretle istediği kadar kadın işçi çalıştırabilmekte; kira, vergi, servis, yemek vb. sorumluluk da almamaktadır. Üretim alanı “ev”dir. İşin yapıldığı yer görünür değildir. Çalışanlar bir üretim mekânında bulunmadıkları için, işçi-işveren ilişkisinin yaratacağı sınıf bilincinin ilk basamaklarını çıkmak bile mümkün olmuyor. Ev eksenli çalışma, tüm bu sorunlara rağmen ev dışında çalışma imkânı bulamayan kadınlar için bir çalışma alanı ve gelir elde etme biçimi olmaktadır. Kadınların kısmen de olsa ekonomik güçlenmelerini sağlayacak bu çalışma biçimini savunamayız kuşkusuz.

Ancak, kadınların bilinçlenmesi, daha örgütlü hale gelmesi ve aradaki aracıların kaldırılarak daha az sömürülmeleri için yapabileceklerimiz var. “Kooperatif” örgütlenmesi bunlardan biridir. İstanbul Avcılar’da Haziran 2002’de kurulan “Avcılar Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Kooperatifi” bunun bir örneği olmuştur.

Türkiye’de bir ilk olan bu kooperatif çalışması, kadınların bilinçlenmesi, özgürleşmesi ve emekleri üzerinde söz sahibi olmaları açısından önemlidir. Kooperatif kadınlara ulaşma yollarını bulmakta, onları örgütlemekte ve emeklerine sahip çıkmaları için destek sunmaktadır. Türkiye’de ev-eksenli çalışan kadınlar, çeşitli örgütlenmeler yaptılar. Bazen atölye çalışmaları şeklinde bazen de dernek şeklinde örgütlendiler. Bu örgütlenmelerin ortaklaştırılması için Diyarbakır, Muğla, İstanbul, Antakya, Ankara’dan 42 ev eksenli çalışan kadının katılımıyla 26–28 Kasım 2004 tarihinde Türkiye’de bir toplantı düzenlendi.

HomeNet (Uluslararası Ev Eksenli Çalışanlar Ağı) “Ev-Eksenli Çalışan Kadınlar 1. Ülke Konferansı” adı verilen bu toplantıya ILO Türkiye temsilcisi ve HomeNet Koordinatörü Jane Tate de katıldı. Konferansın sonuç bildirgesinde şu talepler yer aldı:

“Biz, giderek büyüyen çalışanlarız ve sosyal bir tarafız. Kamu ve devlet politikalarında görünür olmak, taleplerimize cevap bulmak istiyoruz. Bu politikaların oluşturulmasında yer almak istiyoruz. Bizler ev-eksenli çalışan kadınlarız. Çalışan olmamıza bağlı iş ve sosyal güvenlik haklarımızı istiyoruz.” Ev-eksenli çalışanların örgütlenmeleri sadece ülkemize özgü bir şey değil. Ev eksenli çalışmaya daha çok yoksul ülkelerde rastlıyoruz.

1970’lerin başında Hindistan’da SEWA (Serbest Çalışan Kadınlar Örgütü) kuruldu. Bugün 300 bine yakın kadın üyesiyle, örgütlenmesi en zor alanların birinde bir başarı ve örnek elde etti.

Yine aynı yıllarda Portekiz’de Nakış İşçileri Sendikası kuruldu. Örneğin, Madeira Adası’nda evde çalışanların tamamına yakını örgütlendi. Şili, Nepal, Sırbistan’da da benzer kadın örgütlenmeleri vardır. Tüm bu birbirinden bağımsız çalışmaların, dünya ölçeğinde ortaklaştırılması ve ortak talepler etrafında uluslararası dayanışmayı güçlendirmek amacıyla ilk kez 1994’te HomeNet kuruldu. 1 Mayıs 2006’dan beri ise Dünya Ev-Eksenli Çalışanları Federasyonu (HWW) var. HomeNet’in ILO’nun evde çalışma konusunda sözleşme ve tavsiye kararı kabul etmesi için yürüttüğü çalışma vardır. 1996 yılında ILO bir tavsiye kararı kabul etti. Uluslararası örgütlenme gruplar arasında bilgi ve deneyim aktarımı, ortak sorunlar karşısında eylem ve etkinlikler düzenlemek, çeşitli lobi faaliyetleri yürütmek gibi çalışmalar yapmaktadır. ILO Evde Çalışma Sözleşmesi dahilinde (No: 177), bağımlı nitelikteki ev-eksenli çalışanlar artık bir iş yasasına da sahip. İş mevzuatının, ev-eksenli çalışmanın tüm biçimlerini kapsayacak şekilde, ev-eksenli çalışanların işçilik haklarından yararlanmasını sağlar hale getirilmesi gereklidir. Yerel yönetimlerin, ev-eksenli çalışma ve bu alanda çalışan kadınların sorunlarının çözümünde, sorumluluk üstlenmesini ve bu sorumluluğu öncelikli işleri arasında alıp, gerçekleştirmesi önemlidir. Kreş ve yaşlı-hasta bakım hizmetleri de ev eksenli çalışma kapsamında sayılmalıdır. Bu hizmetler belediyelerin güvencesinde, yaygın, ücretsiz ya da çok düşük ücretli olmalıdır. Ev eksenli çalışma biçimi, 19. yüzyıl çalışma koşullarına bir geri dönüşün simgesel ifadesi sayılır. Bu çalışma biçiminin daha fazla sömürü ve kapitalistler için kâr elde etmek olduğu açıktır. İstihdamda kadınlara öncelik verilmesini, sağlıklı koşullarda, yeterli ücret ve sosyal güvencelerle çalışmalarını talep etmek en doğal hak olarak karşımızda duruyor.

(1) Ev eksenli çalışmanın son yıllardaki bir başka biçimi ise, yaşlı ve sakatların evde bakımıdır ki, bunlar daha çok yüksek gelir grubu ailelerin hizmetinde çalışan ve Türki cumhuriyetlerden gelen kadınlardır. (SD,SD)

5 bin dolarla bile iyi işler kurulabilir


‘Sermayem az, ne iş yapabilirim?’ diyen kadınların bahanesi kalmayacak. Ekonomist Atilla Başlar, en az 5 bin dolar sermayesi olan kadınlara yönelik iş fırsatlarını anlattı.
Ekonomist Atilla Başlar, 2001 ekonomik krizinden sonra işsizlikle baş etmeye çalışan ülke ekonomisinin kendisine gelmeye başlamasına rağmen, eğitimli beyaz yakalıların bu krizden herkesten daha fazla etkilendiğini söylüyor. “Belli bir birikimi olan kadın erkek birçok beyaz yakalı, hayalindeki işi kurmak için harekete geçti” diyen Başlar, şöyle devam ediyor:
“Ancak yeterli sermayesi olmayan birçok kadın zorunlu ev kadınlığına başladı. Eminim, iş hayatına alışmış bir kadın için evde boş oturmak dayanılmaz bir duygu olmalı. İşte böyle durumdaki kadınlar az sermayeyle evden yürütülebilecek işler bulmaya başladı.”

İşte iş fırsatları

Yabancı dil, matematik, Türkçe dersleri gibi konularda özel ders vermek, soğuk sandviç, salata satan büfe açmak veya ev yemekleri satılan küçük bir lokanta kurmak akla gelen ilk iş fikirleri arasında. Başlar, kadınların denediği ve başarılı olduğu, işsiz kadınlara da tavsiye ettiği, en az 5 bin dolarlık sermaye gerektiren işleri şöyle sıraladı:
• Çevresi geniş, dışa dönük, girişken kadınlar için tur, düğün gibi etkinlik organizatörlüğü evden kolayca idare edilebilecek bir iş fikri olabilir. Ayda 2 defa 15′er kişinin katıldığı bir etkinlik organize edilse ayda tahmini 6000 YTL (6 milyar lira) ciro yapılabilir. Bunun da yüzde 60-70′i masraflara gitse gayet makul bir düzeyde kazanç elde edilebilir. Organizasyon işine başlamak için öncelikle mekânlarla görüşmek, fiyat anlaşması yapmak, özel etkinlikler için fikirler geliştirmek, anlaşma sağlanınca da maliyeti düşük el ilanları ya da internet vasıtasıyla müşterilere ulaşmak, başlangıç için yeterli olabilir.
• Bir diğer seçenek internet üzerinden iş kurmak. Evde bir bilgisayar ve internet bağlantısının ardından, internet üzerinden servis sağlayıcılarına ulaşıp, sayfa anlaşması yapmak yeterli. Kadın, çocuk, alışveriş gibi konular hakkında web sitesi kurularak, reklam alınarak, gelir sağlanabilir.
• Bir başka iş alanı ise özelleştirilmiş ve uzmanlaşılmış bir konuda e-ticaret sitesi kurmak. İnternetten ulaşabileceğiniz bazı bilişim şirketleriyle anlaşarak yılda 1000 dolar gibi fiyatlara e-ticaret altyapısı temin ediliyor. Tek yapmanız gereken, iyi bir internet altyapısı kurup, şirketlerin sizi yönlendireceği kurumlara yasal başvurularda bulunmak. Sonrasında istediğiniz ürünü satabilirsiniz.
• Medyada tecrübe kazanmış kadınların ayrı bir avantajı var. Şirketlerin basın halkla ilişkiler konusunda ihtiyaçlarını karşılayan bir şahıs şirketi kurmanın maliyeti bir bilgisayar, e-mail ile faks yazılımı, bir telefon ve medyadan kişilere ulaşabilmek için bir telefon listesi.
• Bilgisayar mühendisi veya bilgisayarlara meraklı kadınlara önerilebilecek bir iş fikri de, yazılımcı olmak. Evden, bir bilgisayarla rahatlıkla yazılım geliştirilebilir. Yazılımcılara uygun bir diğer iş ise veri madenciliği. Şirketler piyasayla ilgili istediği bilgileri “veri madencilerine” toplattırıyor.
• Takı tasarım konusunda çalışan kadınlar da güzel örnekler arasında. Evde yarattığınız takıları internet sitesi kurarak satışa çıkarabilirsiniz. Hatta pazarlarda bir koleksiyon çantasıyla satışa sunabilirsiniz.

Emlak sektörü gözde

• Son günlerde emlak sektörü hareketlendi. Çevresi ve bağlantıları güçlü olan kadınlar evden veya aylığı 250-300 YTL’ye kiralanacak bir ofis kurarakemlakçılık sektörüne yönelebilirler.
• Toplam kalite yönetimi danışmanlığı da yapılabilir. SA 8000, OHSAS, ISO, HACCP gibi kalite standart belgelerinin alınabilmesi için şirketlere danışmanlık hizmetleri verebilmek için minimum 3-5 yıllık bir tecrübe ve mühendislik eğitimi yeterli olabiliyor. Kurslarda uzmanlaşıp sertifika almanın maliyeti ise 3000-5000 YTL arasında.
• Ülke gündemini yoğun bir şekilde işgal eden Avrupa Birliği de çeşitli iş imkânları sunuyor. AB hibelerine proje hazırlama konusunda danışmanlık hizmeti vermek, konuya uzak sivil toplum kuruluşlarına, kamu ve özel kurumlara katma değer sağlıyor. Bunun için yabancı dil bilgisi şart. İnternet üzerinden veya AB bilgi ofislerinden bilgi alınabileceği gibi, bu alanda hizmet veren kuruluşlarla bağlantıya geçerek, bu alanda uzmanlaşmak gerekiyor.

Grafik merakınız varsa

• Az sermayeyle kurulabilecek bir diğer iş ise dijital baskı hizmetleri, grafik tasarımı gibi alanları içeren reklamcılıkla ilgili. Fiyatları 10 bin doları aşmayan dijital baskı yazıcıları, grafik tasarımına meraklı ve bu alanda tecrübe kazanmış kadınlara cazip iş fırsatları sunmakta. Bunun içinse, bu alanda hizmet veren baskı kuruluşlarıyla irtibata geçerek, evde yapılan tasarımları satarak dışarıdan hizmet sunulabilir.
• Kitap editörlüğü, redaksiyon yapmak ve kitap yazmak ise yazın diliyle ilgilenen kadınlara bilgisayarla yapabilecekleri cazip bir iş imkânı olarak önerilebilir. Yayınevlerinin dikkatini çekmek için, dilbilgisi pek iyi olmayan bir kitabın eleştirisi yayınevine gönderilebilir.

Milyonlarca Kişi Neden Evde Çalışmayı Tercih Ediyor?

Evde çalışmanın ortaya çıkışı, kendi işini kendi evinde yönetmek isteyenlerin sayısındaki artışın nedenleri, evde çalışmanın şirketlere ve çalışanlara sağladığı avantajlar ve beraberinde getirdiği olumsuzluklar...

Evde Çalışmanın Ortaya Çıkışı
İş yerinde çalışma verimliliği ile ev konforunun birleştiği iyi tasarlanmış bir ofis evde çalışmak... Şirkette yapabileceğiniz tüm işleri yapabileceğiniz bir bilgisayar, her an iş yeri ile görüşebileceğiniz bir iletişim sistemi ve öğle arasında çocuklarınız ve eşinizle beraber mutfakta yemek yemek... Yeni ekonominin ve teknolojinin iş dünyasına armağanı ofis evler bugün pek çok ülkede çok sayıda şirket tarafından tercih ediliyor. Çalışanlar verimlilik ile konforu sunan bu yeni çalışma biçimine artık daha fazla ilgi gösteriyor.
Her ne kadar evde çalışma olgusunun yaygınlaşmasını yeni ekonomiye borçlu olsak da aslında evde çalışmanın tarihçesi daha önceki dönemlere dayanır. 1970' li yıllardan itibaren dünyanın çeşitli ekonomilerinde yaşanan durgunluk ve buna bağlı olarak ortaya çıkan işsizlik işletmelerin istihdam politikalarına yeni yaklaşımlar getirmiştir. Esnek çalışma sistemleri geliştirilmiştir. Ekonomik kriz dönemlerinde işçilerin işlerini kaybetmeden işletmenin ayakta kalmasını sağlamak amacıyla geliştirilen esnek çalışma sistemleri bugünkü iş dünyasında sadece kriz dönemlerinde uygulanmakla kalmamakta, sürekli bir çalışma biçimi olarak görülmektedir.
Evde çalışma zaman esnekliği yanında çalışma yeri esnekliği de sağlamıştır. Bu yönüyle evde çalışmayı esnek çalışma biçimleri arasında en radikal olanı olarak niteleyebiliriz.

Ofise gitmeyip evdeki elektronik donanımla işleri halletmek olarak özetleyebileceğimiz evde çalışma esas olarak şirketler tarafından iş verimliliğini artıran bir yenilik olarak görülmektedir. Ekonomik sistemlerde çalışan ve işveren arasında her zaman bir sorun olarak beliren esnek çalışma sistemleri bugün evde çalışma yaklaşımının taraflarca benimsenmesiyle bir anlaşma ortamına dönüşmüştür.
Şirketler ve çalışanlar arasındaki bu işbirliğini doğrulayan veriler de evde çalışmanın en yaygın olarak görüldüğü ülkeden, Amerika Birleşik Devletleri'nden geliyor. Evde çalışma endüstrisi bu ülkede 427 milyar dolarlık bir parasal büyüklüğe ulaşmış durumda. ABD'de bir iş yerine bağlı olarak evde çalışan veya kendi kendinin patronu olarak işini evde yapan insanların sayısı ise 16 milyonu geçmektedir. Amerikan hükümetinin tahminlerine göre çalışanların % 40'ı haftanın belli günlerinde evlerinde çalışmaktadırlar. Amerika' da faaliyet gösteren SBA (Small Business Administration) adlı kuruluş, evde kurulan ticari işlerin % 57' sinin 5 yıl içinde örgütlenmiş bir şirkete dönüştüğünü tahmin ediyor.

Telekomünikasyon ve Evde Çalışma
Bir şirkete bağlı olarak ofis evlerde çalışmak evde çalışmanın tek biçimi değildir. Kendi işini kurup, bunu ofis evinden yürütmek şeklinde açıklayabileceğimiz "home-based businesses" bir tür evde çalışma biçimidir. Pek çok kişi bir organizasyona bağlı kalmaksızın ve kapsamlı bir iş yerine ihtiyaç duymaksızın evine kurduğu bir ofiste veya atölyede hayatını kazanmak istiyor. Çoğu kez tek kişilik bir organizasyondan oluşan "home based businesses" lar çok farklı alanlarda küçük üretimler yapabiliyor. Örneğin, bir ev kadını küçük bir dikiş makinesi ile terzilik yapabiliyor. Evde yemek yapıp bunu dışarıya satabiliyor. Veya bir yazar ofis evinde yazdığı bir yazıyı yayıncılara gönderebiliyor. Çevirmen iletişim teknolojilerini kullanarak aldığı bir yazıyı yine aynı yolla müşterisine gönderebiliyor.
Bir patrona ve şirkete bağlı çalışmaktan sıkıldınız. Yeterli iş deneyimi ve girişimcilik ruhunu kendinizde görüyorsunuz. Artık kendi işinizin patronu olmak istiyorsunuz. Üstelik işinizi evden yönetmek gibi bir kolaylık size eğlenceli geliyor. Yüksek sesle "Oh be! Dünya varmış. Artık evimde çalışacağım ve patron ben olacağım," diye haykırmak geliyor. İşte tam bu anda beyninizin en akıllı köşesinden gelmesi gereken çağrı "Ben bu değişime hazır mıyım?" sorusu olmalı. Gerçeklere bakarsak, her yıl dünyada binlerce kişi kendi işini yapmak için işinden ayrılıyor. Ancak, bu yolda başarısız olanların sayısı hiç de az değil.
Kendi işinizi evde kurmaya hazırlanırken başlangıçta kendinize sormanız gerekenler şunlar olmalıoğru işi yapmak için yetenek ve bilgiye sahip miyim? Başlangıç maliyeti, potansiyel kazanç ve mal/hizmet fiyatları konusunda araştırma yaptım mı? Pazarlama ve tanıtım için ne oranda bütçe oluşturmalıyım? Vergi ve yasal mevzuat konusunda bilgim var mı?

Bunlar sorulacak temel sorulardır ve daha farklı bilgileri kapsayan geniş bir fizibilite çalışması yapılmalıdır. Faaliyet göstereceğimiz sektörün makro yapısı hakkında da güncel bilgilere ulaşmak için istekli olmalıyız. Sektör rekabetçi olacaktır, global gelişmeler ve yenilikler iş yapış süreçlerinizi etkileyecektir. Örneğin, bir bilgi işlem danışmanı olarak çalışıyorsanız teknolojik buluşlardan her saniye haberdar olmanız gerekir. İşinize yarayan yeni bir yazılım müşterilerinizi arttırabilir ve işinizi kolaylaştırabilir. Üstelik pazarda küçük bir oyuncu olarak yer almanız organize olmuş büyük firmaların sizinle rekabet etmesini engeller. Bu ortamda profesyonelce çalıştığınız takdirde, işinizi büyütebilirsiniz. İşin türü teknolojiyi ne kadar kullanacağımızı, müşterilerimizin özelliklerini belirler. Bir çevirmen olarak çalışıyorsanız müşteriniz ile iletişim teknolojilerini kullanarak rahatça iş yapabilirsiniz. İşinizi e-mail ile alır ve e-mail ile teslim edersiniz. Ayrıca müşterinize mekan olarak uzaklığınız çoğunlukla herhangi bir sorun oluşturmaz. Ancak evde yemek yapıp satan bir ev kadını iseniz, müşterileriniz muhtemelen size daha yakındır ve onlarla yüz yüze görüşme imkanınız vardır.
Çok farklı iş kollarında tek başına gerçekleştirilebilen, işin yapısına göre teknolojinin devreye girdiği bu işlere birkaç örnek:

  • Halkla ilişkiler ve imaj danışmanlığı
  • Küçük çaplı reklam ajansı
  • Aerobik öğretmenliği
  • Vücut ve masaj terapisti
  • Bilgisayar danışmanlığı
  • İç mimarlık
  • Fotoğrafçılık
  • Antikacılık
  • Marangoz ustalığı
Evde Çalışma Niçin Bu Kadar Tercih Ediliyor?
Bu soruyu çalışanlara sorsaydık şu yanıtı alırdık: Evde çalışmak çok rahat. Verimliliğim artıyor ve trafik stresi yaşamıyorum. Şirket sahipleri ve yöneticiler ise muhtemelen, böyle bir çalışma sisteminin doğru uygulandığı takdirde, iş verimliliğini artırdığını ve ofis maliyetlerini azalttığını savunurlardı.
Ofis evlerin yaygınlaşmasının diğer nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:
  • İletişim teknolojilerinin iş hayatına sokulması. Ofisteki işi diskete kaydedip evdeki bilgisayara aktarmak ve evde çalışmak aslında ofis evlerin önünü açan önemli bir gelişmeydi. Sonraki dönemlerde internet ve mobil servisler ofis evlerin elverişli bir çalışma ortamına dönüşmesini sağladı. E-mail, sesli mesaj, faks, çağrı sistemleri gibi iletişim kolaylıkları;telefon, faks makinesi, yazıcı gibi donanımlar evleri adeta bir çalışma cennetine çevirdi.
  • "Home based businesses" lardaki hızlı artış. Pek çok kişi küçük çaplı ticari işlerini evlerinde yürütmek istemektedir. Kendi kendinin patronu olmayı tercih edenler evlerinde oluşturdukları küçük bir ofisin iş hacimleri için yeterli olacağını düşünmektedirler.
Kadınlar ve Evde Çalışma
Günümüzde kadınların çalışma dünyasına olan katkıları esnek çalışma sistemleri ile birlikte hız kazanmıştır. Kazancıyla ekonomik bağımsızlığını kazanan ve aile bütçesinin sorumluluğunu paylaşan çalışan kadınlar için evde çalışma, kadınların çalışma hayatında karşılaştığı birtakım sıkıntıları hafifletmiştir. Çalışan kadınlar en çok iş ile aile rolleri arasında her zaman var olan çatışmalardan yakınmaktadırlar. İnsan kaynaklarına önem veren şirketler çalışan kadınların kariyer gelişimini sağlarken aynı zamanda ev ile ilgili sorumluluklarını da yerine getirmeleri için evde çalışma sistemine öncelikle kadınları dahil etmiştir.
Kadınları evde çalışmaya teşvik eden etkenlerin başında ev halkı ile daha sıkı bir iletişim içine girme isteği yer alır. İş yaşamının yüksek temposundan geriye az bir zaman kalmakta ve çalışan kadın eve yorgun dönmektedir. Evde kendisini bekleyen işler, yemek yapmak, temizlik, ev bakımı ve aile ile ilgilenmek için enerji ve istek kalmamaktadır. Bu olumsuz durumu yaşamak istemeyen kadın için evde çalışma iyi bir fırsat olabilmektedir. Üstelik evin rahatlığı ve esnek çalışma ortamı evde çalışmayı kadınlar için cazip kılmaktadır. Evde çalışan kadınların dikkat etmesi gereken en önemli nokta ise ev yaşamı ile iş arasındaki dengenin sağlıklı kurulmasıdır. Bu dengeyi kurmada kadınlar erkeklere göre daha da zorlanır. Evin toparlanması, temizliği, çocukların bakımı özellikle erkek egemen toplumlarda kadınlara yüklenir. Bu sorumluluktan çalışan kadınlar da payını alır. Çalışan kadın bu tempoyu iyi ayarlamalı, evde çalışma saatlerini belirlemeli ve o saatlerde işi ile ilgilenmelidir. Ofis evi kullanan bir başkası varsa çalışma saatleri ona göre ayarlanmalıdır. Ofis evin iki veya daha çok kişi tarafından kullanılması her zaman belgelerin kaybolması veya karışması için risk yaratır. Bunu önlemek için ofis evi kullanan diğer aile bireyleri ile anlaşmalı ve yer paylaşımı yapılmalıdır. Ayrıca kendimize ait programlar ve dosyaları da şifre koyarak güvenli tutmalıyız.
Kariyer gelişimi için evde çalışmayı bir fırsat olarak gören çalışan kadınlar dışında, "görünmeyen sanayi işçiliği" sektöründe çalışan kadınlar ne yazık ki işin karanlık yüzü olarak karşımıza çıkıyor. Eve iş verme olarak adlandırabileceğimiz bu sistemde işveren, az bir ücret karşılığında işçinin kendi evinde üretim yapmasını sağlamaktadır. Fabrika üretimine göre daha ucuz olan bu sistemin maliyet düşüklüğü işçiye daha az ücret verilmesinden kaynaklanıyor. Eve iş verme sisteminde çalışanların çoğu kadınlar ve çocuklardır.

Sınırlı becerilere sahip olan ve maddi gücü az olan kadınlar genellikle parça başı üretim üzerinden ücret almaktadırlar. Bu tür evde çalışma kayıt dışı ekonomiye girer ve işverenin vergi, sigorta ve fabrika maliyetlerini azaltır. Nitelikli kadın çalışanların çalışma ortamlarındaki konfor ve verimliliğin tersine, eve iş verme sistemi her açıdan olumsuzluklarla doludur.
Eve iş verme sisteminde evde çalışmanın huzuru, rahatlığı ve çalışma zevki yoktur. Bu sistemde özgürlük çok sınırlıdır, çalışan yapacağı işi kendisi belirlemez. İşini belli bir zaman dilimi içerisinde bitirmek zorundadır. Çalışma için özel bir ofis veya alan söz konusu değildir. Ayrıca düzenli bir iş kapasitesi de gerçekleşmez. İşveren bazen çok fazla iş getireceği gibi bazen hiç iş olmamaktadır. Çalışanlar ya çok iş altında ezilmekte, ya da geçici bir süre işsiz kalmaktadırlar. Eve iş verme sisteminin yasal durumu ise tamamen yasasızlıktan oluşmaktadır. İşveren tarafından herhangi bir sosyal güvence sağlanmamaktadır. Ücretler çok düşüktür. Kontrol tamamen işverenin elindedir. Çalışanın kontrol edebildiği tek durum ise çalışıp çalışmama isteğidir. Bu da çoğu kez ekonomik durumun zayıflığından dolayı çalışanı işverenin şartlarına bağlı kalmaya mahkum etmektedir.
Sonuçta eve iş verme sistemi bir istihdam türü olarak görülse de yasal dayanak yoksunluğu, olumsuz çalışma koşulları ve düşük ücret kadınlar için cazip olmayan bir iklim yaratmaktadır.


EV EKSENLİ ÇALIŞAN KADINLAR SENDİKALAŞIYOR

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de her tür güvencesiz çalışma biçimi ve bu arada ev-eksenli çalışma yaygınlaşıyor; Ev-eksenli çalışanlar, 1994’ten beri ülkemizde de kendi hak örgütlenmelerini oluşturmak için mücadele veriyorlar. 2008’de oluşturdukları ülke ölçeğindeki Dayanışma Ağı’nı 2008 sonunda Sendika Girişimi’ne dönüştürdüler. Sadece ev-eksenli çalışmada değil, her tür güvencesiz çalışmada, kadınlar çoğunluğu oluşturuyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri, karşılıksız kadın emeğinin merkezi önemi ve yaygınlığı. Ev-eksenli çalışanlar, kendi çalışma biçimlerini yaygınlaştıran nedenlerin ortak olduğu saptaması zemininde, tüm güvencesiz çalışanlara, tüm kadınlara güç birliği çağrısı yapıyorlar.
Bu çağrı önemli.Çünkü kadınlar olarak hem emeğimize karşılıksız biçimde el konulması üzerinden ortaklaşıyoruz hem de güvencesiz çalışma biçimlerinde başka her yerde olduğu gibi Türkiye’de de çoğunluğu bizler oluşturuyoruz. Ev-eksenli çalışanların örgütlenme mücadelesi, sadece bir çalışan kesimin basitçe sendika kurmasından ibaret değil; çok zor koşullarda yaşayan ve çalışan kadınların zorlu bir süreçte kendi örgütlenmelerini yaratmalarının bir örneği. Bu niteliğiyle de hem kadın hareketine hem emek hareketine güç katacağı inancıyla, ev-eksenli çalışan kadınların kadın ve emek hareketine yönelik yazdıkları deklarasyonu yayınlıyoruz:
TÜRKİYE HOMENET
EV-EKSENLİ ÇALIŞANLAR SENDİKASI GİRİŞİMİ
DEKLARASYONU VE GÜÇBİRLİĞİ ÇAĞRISI
Biz kimiz?
Bizler, ev eksenli çalışanlarız.
Ev-eksenli çalışma, özellikle küreselleşmeyle birlikte tüm dünyada yaygınlaşan güvencesiz çalışma biçimlerinden biridir. Ev-eksenli çalışmayı ülkemizde başlıca üç istihdam ilişkisi içinde gerçekleştiririz: Parça başı çalışma, siparişle çalışma ve kendi hesabına çalışma. İlk ikisi bağımlı çalışmadır ve “evde çalışma” olarak da adlandırılır. Üçüncüsü ise ILO’nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) 177 sayılı Evde Çalışma Sözleşmesi kapsamına girmemesi nedeniyle bağımsız çalışma sayılır. ILO, 1996’da kabul ettiği 177 sayılı sözleşmesinde, “evde çalışan… tarafından, kendi evinde veya işverenin işyeri hariç kendi seçtiği” bir mekanda, “ödeme karşılığı yapılan” ve “teçhizatı, malzemeyi ve kullanılan diğer girdileri kimin sağladığı önemli olmaksızın, işveren tarafından belirlenen bir ürün veya hizmetle sonuçlanan iş” olarak tanımlanmıştır. Ama hem bu üç istihdam ilişkisini hayatımızın aynı haftasında hatta gününde sürdürdüğümüz için, hem de kendi hesabına çalışmamızın girdi sağlayıcılardan ve alıcılardan bağımsızlığı tartışmalı olduğu için, bu tartışmayı yapmıyoruz ve kapsayıcı bir terim olarak “ev-eksenli çalışma”yı tercih ediyoruz.
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de, ev-eksenli çalışanların büyük çoğunluğu kadındır. Ülkemizde bu oran, yüzde 90’ı aşkın. Dünyada da hangi gelişmişlik düzeyinde olursa olsun, ev-eksenli çalışanlar içinde kadın oranı, en düşük yüzde 70’lerde seyrediyor.
Bunun tek sebebi yok. Ama en önemli sebebi, karşılıksız emeğimizdir. Biz kadınlar, hem çocuk, yaşlı, hasta ve engellilerin bakımından sorumluyuz; hem ev işleri, “evin ekmek getireni”nin hizmeti bizim omuzlarımızda. Hem de ücretsiz aile işçisi olarak tarımda ya da kentsel küçük “aile işletmeleri”nde çalışırız. Ülkemizde yapılmış bir çok çalışma, küçük “aile işletmelerinin” karşılıksız kadın emeği olmasa ayakta kalamayacağını gösteriyor.
Yani, ev-eksenli çalışmamızın en önemli nedeni, kadınların sırtındaki bu yüklerin hepsini birden omuzlamaya kalkışmamızdır. Bu nedenle, kadın olarak yaşadığımız sorunlar, ev-eksenli çalışma sorunlarımızdan ayrı düşünülemez.
Bizler işçiyiz. Ama çalışması görünmeyen, emeği yok sayılan, işçi olduğu tanınmayan işçileriz. Çalıştığımız bile kabul görmeyince, işçiliğimizden doğan haklarımız da tanınmaz. Sosyal güvencemiz yok, sosyal güvenliğimiz yok. Güvenceli çalışan işçilerden tek farkımız, işverenin işyerinde çalışmıyor oluşumuz. Yoksa bizler de tıpkı diğer işçiler gibi, geçimimizi sağlamak üzere çalışıyoruz.
Ne istiyoruz?
Dolayısıyla öncelikle görünürlük istiyoruz. Ev-eksenli çalışmanın, ‘hobi’, ‘boş zaman faaliyeti’ değil, çalışma olduğunun kabulünü istiyoruz.
Ev-eksenli çalışan işçiler olarak tanınmak istiyoruz. Buna bağlı güvenceli çalışan işçilerle eşit haklara sahip olmak istiyoruz. Yani, işçiliğimizden kaynaklanan tüm haklarımızı istiyoruz.
Bizler de diğer işçiler gibi sömürülüyoruz. Sömürüldüğümüzü biliyoruz, ama şimdiye kadar bilmezden geliyorduk. Ama artık sömürülmek istemiyoruz.
Bunun için dayanışma istiyoruz. Kadın olarak yaşadığımız sorunlar, ev-eksenli çalışmamızla iç içe: yani kadınlarla dayanışmak önemli bizim için. Tek tek kadınlarla da, kadın örgütleriyle de dayanışma geliştirmek istiyoruz. Ayrıca ailemizde, yakın çevremizde, mahallemizde de, işçi olduğumuzun kabul edilmesini yükümüzün tanınmasını ve dayanışma istiyoruz.
Tek güvencesiz çalışan işçi grubu biz değiliz. Ayrıca güvenceli çalışanların da hakları aşınıyor, aslında onların güvencelerinin de güvencesi yok. Yani, diğer işçi gruplarıyla dayanışma istiyoruz. Ortak sorunlarımız var, çözümlerimiz de ortak olabilir.
Ne yapıyoruz?
Örgütleniyoruz. Biz hem iş üzerinden yani gelir amaçlı, hem de haklar üzerinden örgütleniyoruz. Her iki tür örgütlenmeyi de yerel, ülke ölçeğinde, bölgesel ve uluslararası ölçeklerde gerçekleştirmeye özen gösteriyoruz.
Uluslararası örgütlenme, başından beri çok önemli bizim için. Dünya Evde Çalışanlar Federasyonu’nun (FHWW) aktif bir üyesiyiz.
Ülke içinde ve uluslararası olarak çeşitli taraflarla bağlantı kurmaya, ittifaklar oluşturmaya özen gösteriyoruz. Öncelikle her türlü işçi kesimi, bizim potansiyel müttefikimizdir. Yani, tüm informel ya da güvencesiz çalışanlar –tarım işçileri, geçici işçiler, ev hizmetlileri, part time çalışanlar, çağrı usulü çalışanlar,…-, ve ayrıca formel çalışanlar yani fabrika işçileri, büro işçileri, serbest bölge çalışanları, sözleşmeli çalışanlar, öğrenciler, emekliler.. bizim güçbirliği yapacağımız kesimlerdir. Ayrıca kadınlar, kadın örgütleri de önemli bir müttefikimizdir.
Ayrıca araştırmacılar, kamu kurumlarının temsilcileri de işbirliği içinde olmaya, birlikte çalışmaya özen gösterdiğimiz kesimler.
1994’ten beri süren faaliyetlerimiz, geçen yıl Türkiye HomeNet Ev-Eksenli Çalışan Kadınlar Dayanışma Ağı’nın kurulmasıyla önemli bir aşamaya gelmişti. Şimdi de sendikalaşma kararı aldık ve Dayanışma Ağımızı, Türkiye HomeNet Ev-Eksenli Çalışanlar Sendikası Girişimi’ne dönüştürdük.
Şu an ülkemizde geçerli yasaların bizim sendikalaşmamıza imkân vermediğini biliyoruz. Ama uluslararası hukuktaki dayanaklarımızı ve TC Anayasası’nın uluslararası hukuka öncelik verdiğini de biliyoruz. Girişimimizin hukukiliğine ve meşruiyetine inancımız tam. Önümüze bir tartışma ve sendikamızı bu yaygın tartışmalar sürecinde oluşturma süreci koyduk. Bu süreçte ilmik ilmik sendikamızı dokuyacağız.

Çalışan Ev Kadınının Yaşadıkları

Eskiden kadın olmak daha kolaydı.Kadınlar sadece evde olur,yemek yapar ,çocuk bakardı.

Sadece eşinin geliri düşükse kadın çalışırdı , çalışan kadına acınırdı. Kadın çalışıyorsa,evine bakamayacağı düşünülürdü, zaten kadın bekarken çalışsa bile evlenince evinin kadını olurdu.

90 lı yıllara gelindiğinde kadın sadece evde olmak istemedi,artık çalışmak ekonomik olarak özgürleşmek istiyordu.Bütün kadınlar once ünüversite okumaya ,sonra çalışmaya başladı.Bu kadının hoşuna gitmişti çalışıyor,istediği gibi harcıyor,geziyordu.Artık çalışan kadın evli olmak değil bekar olup gününü gün etmek istiyordu.Yaşasın özgürlük?Çalışan kadın artık işkolik olmuştu, çalışıyor ve yüksekliyordu,zirveye ulaşmıştı.Birçok şirkette once orta kademe ,sonra üst kademe yönetciler kadın oldu.Fakat doksanların sonuna gelindiğinde şirketler yalnız ve işkolik 30 lu yaşlarında kadınlarla doluydu..Bu çalışan kadına yetmedi,çıtayı biraz daha yükseltti.Artık evli ve başarılı çalışan kadın olmalıydı.

Çalışan kadın etrafına bakındı,başarılı,paralı adaylar gözden geçirildi ,adaylardan kel, şişman ve kısa olanlar hemen elendi,ince ruhlu,şaraptan anlayan,14 şubatda müthiş süprizler yapan,kimsenin bilmediği yerlerde başabaşa tatillere götüren,yaşamayı seven ve bol bol espiri yapanlar hemen kapışıldı.

Yurt dışından tasarımcı gelinlikleri getirtildi,otellerde muhteşem düğünler yapılıp,maldivlere yada baliye balayına gidildi.

Balayından sonra çalışan kadın hızla iş başı yaptı artık,gündüz toplantıdan toplantıya koştururken ,artık akşam yemeğinide düşünmeye başlamıştı.Akşam ne yenmeli,nereye gidilmeli,eşinin gömlekleri,pantolanları ütülümü,kıyafetlerikuru temizlemeciye gitti mi geldi mi,marketten alınacakların listesini çıkar,iş çıkışı git al,eve gel hızlıca akşam yemeğini hazırla?.

Çalışan kadın artık mutluydu,gece yatağı sıcacıktı ,üzülünce derdini paylaşan,hastalanınca ona bakan,ağlayınca destek olacak bir omuza, göz yaşlarını silecek şevkatli ellere sahipti.15 saat koşturmak ona vız geliyordu.

Etraf bu şekilde koşuşturan ev ve iş arası çift vardiya çalışan kadınla doluydu.Zaman geçiyordu.Çalışan kadın 35 ine yaklaşıyordu, biyolojik saati "be ?bek, be- bek" diye uyarı vermeye başladı..Evet çalışan kadın hemen çığlık atmaya başladı "kariyer de yaparım bebek de"

Çalışan kadınlar hemen sosyetik kadın doğumcuların randevularını doldurdular.

Çalışan kadınlar ajandalarına ve işlerinin temposuna uygun zamanı seçip hemen mikroenjeksiyonla bebek yapmaya başladı.Kimi tek,kimi ikiz ,kimi üçüz istedi.

1-2 ay sonra güzel haberler sırayla gelmeye başladı,çalışan kadınlar hamileydi.

Ama çalışan kadın hem hamile,hem güzel olmak istedi ,hemen diyetisyenlere koşulup ,özel hamile diyetleri alındı ,bol bol kivi yenmeye başlandı.Eskisi gibi tatlı,börek aşerilmiyordu,karpuz ,kivi ve mango isteniyordu gecenin bir yarısı eşlerden.Çalışan kadın çocuğunu eski usul büyütmeyecekti,hemen onlarca hamilelik,bebek büyütme kitapları alındı,bir çok internet sitesine üye olundu.Yoga ve anne?baba kurslarına yazıldı .Çalışan kadın artık gün gün takip ediyordu bebeğini.Bugün 43.gün bebeğim üzüm tanesi gibi,59.gün parmakları oluştu ,89.gün bu gün ilk defa hıçkırdı. 210.günden sonra artık bebeğin matematik zekasının artması için Mozart dinletilecek.Sonunda mutlu gün geldi çalışan kadın artık anneydi ,3-4 aylık izinden sonra çalışan kadın öldürücü diyetlerle zayıflayarak incecik bir şekilde iş başı yapmıştı.Artık başarılı bir yönetici,iyi bir eş ve anne olarak 24 saat çalışıyordu.Bebek büyüdükçe, sosyalleşmesi için çalışan kadın cumartesilerini çocuğuna ayırdı ,artık tüm anneler topluca etkinliklere katılmaya başladılar,yaş günü partileri,tiyatrolar,piyano dersleri,basketbol,tenis ve yüzme kurslarının biri bitiyor biri başlıyordu.

Çalışan kadına buda yetmedi artık herkes çalışıyor,iyi bir eş ve annelik yapıyordu,çalışan kadın çıtayı birkez daha yükseltti.

O artık evinde katkısız ,sağlıklı ekmekler,kahvaltı için ev yapımı reçel yapmalı,organic gıdalarla, vitamini bol sebzeyemekleri hazırlamalı,çocuğuna ve eşine özel günlerde ev yapımı pastalar yapabilmeli,bu pastaları çok güzel süsleyebilmeliydi.

Evet bütün çalışan kadınlar yemek yapma kurslarına koşmaya başladılar,evlerine ekmek yapma makinaları aldılar.Şimdi çalışan kadınlar toplantı aralarında bir birlerine ekmek tarifleri vermeye başladılar,dün nefis bir çavdarlı ekmek yaptım,istersen tarifini vereyim.Bende hafta sonu harika bir pasta yaptım.evdekiler bayıldı.Bir akşam gelinde sizede yapayım.

Bakalım Çalışan kadın bundan sonra çıtasını nereye yükseltecek ????

Bu süreç içerisinde çalışan erkek ise çıtasını hiç yükseltmedi.80 lerde,90 larda ve 2000 lerde hep aynı kaldı?.

Çalışan kadının iç sesi ve ev kadını hakkındaki düşünceleri:

İlkokul birinci sınıftan bu yana sabahın erken saatlerinde evden çıkıp, servise binip, bir yerlere gidiyorum. Hayatımın üçte ikisi okulda, üçte biri de iş yaşamında geçti. Karlı bir günde pencere kenarında kahve içmeye, yani evimin sıcaklığına hasretim. Şöyle zengin bir koca bulamadım ki, biraz rölantide yaşayayım hayatımı. Hep çalışmak, hep çabalamak zorundayım.

Ev kadını olmak ne büyük bir lüks kim bilir. 

Eğer ev kadını olsaydım;

Dilediğim an yan gelir yatar, dilediğim zaman yemek yapardım. O gün biraz kafam mı bozuk, "boşveeeer" der, komşuya kahveye giderdim. Çocuklarımı okula gönderdim mi, evimin tek efendisi ben olurdum.

Marketten ıspanak almaya gitmek, o günün programı olurdu. Zamanın efendisi olurdum ne de olsa. Bütün gün benim olurdu. Acele etmeme, öğle tatilinde market alışverişi yapmama, iş çıkışı koşa koşa kaş aldırmama gerek kalmazdı. Çocuğumun ne yediğini, ne giydiğini, ilaçlarını içip içmediğini, kakasının rengini bir başkasından duymama gerek kalmazdı. İki toplantı arası telefona sarılıp, yarın gidilecek doktor randevusunu organize etmek zorunda kalmazdım.

Kocamın ay sonunda getirdiği paraya razı olurdum. Belki de zaten hepimize yetiyor olurdu bu aylık. Hele bir de arabam varsa altımda, değmeyin keyfime. Bu kuaför senin, bu sinema benim gezer dururdum. Para nasıl kazanılıyormuş diye düşünmeden harcamak ne büyük bir ayrıcalık olurdu.

Çocuğum olunca "efendi"liğim katlanarak büyürdü, eğer ev kadını olsaydım. Biraz emzirir, biraz uyurdum. Biraz ütü yapar, biraz uyurdum. Ben yan gelip yattıkça, birileri benim arkamı toplardı nasıl olsa.

Her daim çocuğumun yanında olabilirdim. Hasta olduğu günlerde, o günkü "kahve" programımı iptal etmem yeterli olurdu. Özel izin belgeleri alıp, amirime onaylatmak zorunda kalmazdım. Kimseye hesap vermezdim.

Eğer ev kadını olsaydım, 

Çalıştığım ve çocuğumdan ayrılmak zorunda kaldığım için psikolojik baskı altına alınmazdım. Oğlumun beni özlediği anlarda "Annem beni hep bırakıp gidiyor" sözlerini gereğinden fazla ciddiye alıp, "hakkında şikayet var" diyerek sinirlerimi yıpratanlara meydan okuyabilirdim. 

Ev kadınları, bayram sabahında, kendi yaptıkları cevizli kadayıfı misafirlerine ikram ederken, ben evimi taşıyor olmazdım. Her bir tatil gününü, bir şeyler halletmek için bir fırsat olarak görmez, bizi anlamayıp hep kendi kapılarının çalınması bekleyenlere böyle uyuz olmazdım.

Eğer ev kadını olsaydım,

Dünyanın efendisi, evimin kraliçesi olurdum.

Ev kadınının iç sesi ve çalışan kadın hakkındaki düşünceleri:

Okul bittiği günden beri yan gelip yatıyorum. Yat, yat, yat. Nereye kadar? Kilolarım gitmek bilmiyor. Popom nasıl da büyüdü.

Bir can sıkıntısı, bir iç patlaması yaşıyorum ki sormayın.

Dağ gibi ütü var beni bekleyen. Elim kalkmıyor, gözüm açılmıyor. Esneye esneye akşamı ediyorum. Çocuk gürültüsü de cabası.

Bir gün üst komşuma, bir gün alt komşuma gitmekten de sıkıldım. Her gün aynı muhabbet.

Eğer çalışıyor olsaydım, hayatta bir amacım olurdu. Çocuk doğurmak ve ev işleri yapmaktan öte bir amaç. Kendim için var olduğumu hissederdim o zaman. Sabahları uyanmak için bir sebebim olurdu. Her gün "Acaba bugün ne giysem?" diye düşünürdüm. Kendime yeni giysiler alır, keyifle alışveriş yapardım.

Gündüz evden uzaklaşmak bana iyi gelirdi. Bütün gün bahçede oturup, başkalarını çekiştiren kadınlardan biri olmazdım. Bütün gün ilgileniyor muyum sanki çocukla. Sıkılıyorum hep aynı evcilik oyunlarını oynamaktan. Çocuğumla gerçekten sevgi dolu bir ilişkiyi paylaşabilirdim, sınırlı olan zamanda.

Apartman komşuları dışında da arkadaşlarım olurdu. Bazıları beni arkamdan vurmaya çalışsa da olsun, bu da bana bir tecrübe olurdu.

Köreliyorum böyle evde otur otur. Artık eskisi gibi gülümseyemediğimi fark ediyorum. Kendime güvenimi kaybediyorum zaman zaman. Hiçbir işe yaramadığımı düşünüyorum.

Eğer çalışıyor olsaydım, ara sıra iş seyahatlerine giderdim. Evimi ve ailemi ne kadar özlesem de, yeni yerler görmenin ve yeni insanlar tanımanın sevincini kendime katarak, daha mutlu dönerdim evime.

Her şeyden önemlisi kendi paramı kazanıyor olurdum. Her ay posta kutumuza atılan kredi kartı çıktılarını tek tek inceleyen kocama sinir olmazdım.

"Evimin direğine bir şey olursa ben ne yaparım?" endişesini duymaz, kendime daha çok güvenirdim. Bu güvencenin, evlerimizi tozdan arındırmaktan çok daha önemli bir misyonu olduğunu bilirdim.

Eğer çalışıyor olsaydım,

Dünyanın efendisi, hem evimin hem de iş yerimin kraliçesi olurdum.

Evde çalışan kadınlara verilen krediler

N.K(47 yasinda, 3 çocuk annesi, dul; Istanbul'da oturuyor; evinde nikah sekerleri hazirliyor)

N.K. 8 yillik evliyken esini kaybetti. Esi arabasiyla denize uçtugu ve bulunamadigi için banka hesaplarina uzun bir süre erisemedi. 3 çocugu vardi ve ailesinin destegi ile ayakta kalmaya çalisti. Ama sinirsel olarak çok yipranmisti; sürekli ilaç tedavisi ve terapi görüyordu. Sürekli agliyor, kolundaki titremeler geçmiyordu. En sonunda doktor kendisine bir ugras bulmasi gerektigini söyledi. “Ailemdeki en beceriksiz insan bendim. Dügme bile dikemezdim. Aslinda iktisat okumustum ama esim çalismami istememisti. O yüzden hiçbir becerim yoktu. Sürekli agladigim için evden çikip bir kursa da gidemiyordum. Ben de kardesimi kursa gönderdim. O kursta ögrendiklerini gelip evde bana gösteriyordu. Önce kumas boyama ile basladik. Ama gözyaslarimi durduramadigim için zorla 1-2 parça yapabiliyordum. Maddi durumum çok kisitli oldugu için ana renkleri alip ara renkleri onlari karistirarak elde ediyordum. Kumas olarak kocamin gömleklerini kesip kullaniyordum.” Nursen daha sonra cam boyama, ebru, batik, küp boyama yapmayi ögrenmis. Daha sonra bahçeden topladigi çiçekleri kurutup küpleri süslemeye baslamis. “Islerim yavas yavas begenilmeye basladi; siparis almaya basladim. Almanya'dan gelen bir akrabamiz size dügün hediyesi alamamistim deyip bir Singer makine hediye etti. Onunla piko, çeyizlik, bohça yapmaya basladim. Sonra yavas yavas dügün hazirliklari, kina keseleri, nikah sekeri derken çesitleri bayagi arttirdim. Dekorasyon dergilerinden dügün organizasyon sirketlerinin telefonlarini alip hepsini aradim. 3 sene sonra birisi beni geri aradi. Masa örtülerini diktirmeye basladilar. Derken nikah sekerlerini de bana yaptirmaya basladilar. Ben de mahalledeki bütün kadinlari organize ettim. Kim neyi yapabiliyorsa ona göre onlara da is verdim.” Nursen bu arada Maya'yi da gittigi bir toplantida duymus. Singer makine yetmemeye baslamisken 2004 yili mayis ayinda bir grup kurmus ve 4 arkadas Maya'dan kredi almislar. “Ben aldigim para ile yeni bir makine aldim; çiçek aldim. Ikinci kredi ile de ikinci bir makine aldim. Maya olmasaydi islerimi bu kadar büyütemezdim; bundan sonra alacagi kredi ile de bilgisayarli bir dikis makinesi alacagim. Zaten evi atölyeye çevirdik. Daha da büyütecegiz.”

Avcılar, Aracılar ve Kadınlar

Ev Eksenli Emek ve Kadın Örgütlenmesi Üzerine Bir Sözlü Tarih Çalışması
Bu belgesel sürecinde Avcılar Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Kooperatifi üyesi beş kadınla görüştük. Görüştüğümüz kadınlardan Pervin Oku ve Gönül Puşur kooperatifin kurulma sürecinde yer almıştı. Kezban Tutun ve Ayşe Şahin kooperatife daha sonra üye olmuşlar ve şu anda çalışmalarda aktif olarak yer almaktaydılar, Sevda Çeliker ise kooperatife yeni üye olmuştu.
Görüşmelerimiz sırasında amacımız yalnızca sorularımıza cevap almak değil, karşılıklı bir ilişki kurma, birbirimizi tanıma süreci yaşamaktı. Bunun için onlardan öncelikle kendilerini ve hayatlarını anlatmalarını istedik. Görüşmelerimizin devamında ev eksenli çalışma, kooperatifin kurulma süreci, amaçları, çalışmaları ve kazanımları ortaya çıkarmaya yönelik sorular sorduk. Kadınların evde çalışma hakkındaki düşünce ve duygularını, eşlerinin kooperatife katılmalarını nasıl karşıladığını, eşleriyle bir ikna süreci yaşayıp yaşamadıklarını, kooperatifin ekonomik kazanımları yanında sosyal ilişkileri ve aile içindeki ilişkilerinde ne gibi değişiklikler yarattığını anlatmalarını istedik. Görüştüğümüz kadınların kooperatif faaliyetleri içinde yer alma süreleri ve etkinlikleri, kadın politikalarına katılmış olup olmamaları yanında kendi kişisel sohbet biçimleriyle de değişen, yarım saat ile bir buçuk saat arasında süren görüşmeler yaptık.
Ev eksenli çalışma
Ev eksenli çalışma, işlerin ev içinde yapıldığı, genellikle aracılar (taşeronlar) kanalıyla dağıtıldığı, parça başı ücret alınarak ve çoğunlukla kadın emeğiyle gerçekleştirildiği bir esnek çalışma biçimi. Ev eksenli çalışan kadınlar, dikiş, örgü, işleme, yiyecek, oyuncak, paketleme, takı, elektronik eşya parçaları üretimi, montajı, tükenmez kalem, nikah şekeri üretimi gibi işleri parça başına ücret alarak gerçekleştiriyorlar. Esnek çalışma biçimleri, adının çağrıştırdığı gibi işe daha az, hayata daha çok vakit ayırma anlamına ne yazık ki gelmiyor. Tam tersine, çalışma saatlerinin karşılığı ödenmeden uzadığı, hafta sonu tatilinin ortadan kalktığı, işin sürekli olmadığı, çalışanın pazarlık etme şansının olmadığı, sosyal güvencesiz ve örgütsüz bir çalışma biçimi durumunda. Çalışmanın ev içinde yapılması da işveren, kadının ailesi ve hatta kendisi tarafından bunun “çalışma” sayılmamasına, görünürlüğünün azalmasına neden oluyor. Ancak tüm bu sorunlarının yanında ev eksenli çalışma, ev dışında çalışma imkanı bulamayan kadınlar için önemli bir çalışma alanı ve gelir elde etme biçimi olarak kadınların ekonomik güçlenmesini sağlayabiliyor. Avcılar Kadın Kooperatifi işte bu noktada, mevcut olan ilişkilerin daha sağlıklı hale gelmesini, kazancın büyük bölümüne el koyan aracıların ortadan kaldırılmasını ve kadınların maruz kaldığı emek sömürüsünün azaltılmasını sağlamaya çalışıyor.
S.S. Avcılar Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Küçük Sanat Kooperatifi
Avcılar’da hepsi ev eksenli çalışan sekiz kadın, Haziran 2002’de Avcılar Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Kooperatifini kurdular. Türkiye’de bu alanda kurulan ilk kooperatif olan ve yenilerinin açılmasına da öncülük eden Avcılar Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Küçük Sanat Kooperatifi üyeleri kurulma aşamasında zorluklar çektiklerini, Türkiye’de kendilerine örnek oluşturacak bir yapı olmaması nedeniyle sıkıntılar yaşadıklarını belirttiler. Kooperatifin gelecekle ilgili hedeflerini ise Pervin şöyle anlattı: “Kooperatifler birliğini oluşturma en büyük hedefimiz o… İleriki büyük hedeflerimiz var tabii ki bizim sendikalı olabilme gibi kendi sendikamızı kurma gibi. Gelecek için çok çok büyük projelerimiz var. Nedir? Bireysel yatırılan sigorta primlerinin aşağıya çekilmesi, büyük firmalarla işbirliği yaptığımız zaman ordan asgari ücret, iş ücretlerini artırma gibi.”
Ev eksenli çalışan kadınların maruz kaldıkları sömürüyü ortadan kaldırmak amacıyla, kendi çabalarıyla kurdukları Avcılar Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Kooperatifi, bu sömürü mekanizmasının önemli bir halkası olan aracıları (taşeronlar) ortadan kaldırmayı başarmış. Genellikle aracıların getirdiği işleri yapan kadınlar asıl işverenin kim olduğunu, aynı işi yapan diğer kadınların ne kadar kazandığını bilmiyor, aracıyla ücret pazarlığı yapamıyorlar. Aracı ise işverenden aldığı ücretin önemli bir bölümüne el koyuyor. Ayşe “ben taşeronun ne demek olduğunu bilmiyorum, sadece kadınların üstünden para kazanmaya çalışan insanlar diyorum, taşeronun açılımını falan bilmiyorum.” derken Gönül firmadan çıkan işin bazen üç taşeron aracılığıyla kadınlara ulaştığını anlattı ve “bir milyondan firmadan iş çıkıyorsa o işi yapana çok çok 250-300 bin lira para kalıyor.” dedi.
Avcılar Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Kooperatifi bugün 40’ın üzerinde üyeye sahip ve düzenledikleri toplantılar ve eğitim çalışmalarıyla Avcılar bölgesinde 100’ün üzerinde kadına ulaşıyor. Çalışmalarıyla kadınların verdikleri emek karşılığında aldıkları ücretlerde önemli bir artış sağlayan ve kadınlara daha sağlıklı çalışma ilişkileri sunan kooperatif, aynı zamanda kadınlara kamusal alanda varolabilme, sosyal ve toplumsal ilişkilerini geliştirme ve aile içinde eşitlikçi ilişkiler yaratabilme imkanı sağlıyor. Örneğin, Kezban kooperatifte çalışmaya başlamasıyla, daha önce evde parça başı iş yaparken kendisine acıma duygusuyla yaklaşan çevresinin şimdi kendisine saygı duyduğunu anlattı. Özellikle kooperatife daha sonra üye olan Kezban, Ayşe ve Sevda başlangıçta eşlerinin tepkileriyle karşılaştıklarını, eşlerini ikna etme konusunda çaba gösterdiklerini belirttiler.  Zaman içinde eşlerinin kabullenmeye başladığını, hatta şu anda kendilerine destek olduklarını ve bunun aile içindeki ilişkilerinde de bir değişim yarattığını anlattılar.
Görüşmelerimiz sırasında, kooperatifin getirdiği ekonomik ve sosyal değişimler yanında, kadınların kendilerini kavrayışlarında nasıl bir değişiklik yarattığını da anlamaya çalıştık. Kezban artık kendisini çalışan bir kadın olarak gördüğünü, kendisine güveninin arttığını ve yarıda bırakmak zorunda kaldığı okulunu dışarıdan bitirmeye karar verdiğini anlattı. Ayşe de kendisini çalışan bir kadın olarak mı gördüğünü sorduğumuzda “ben part-time çalışıyorum diyorum. Yarım gün ev kadını yarım gün kooperatifte çalışıyorum, yani çalışıyorum, bi emek sarf ediyorum” şeklinde yanıt verdi. Kooperatif kadınlara kendilerini değerli hissetme, kendi değerlerini fark edebilme imkanı sağlıyordu. Ayşe, başka bir kooperatife yapılacak işi öğretmeye gittiğinde kendini ne kadar önemli hissettiğini anlattı: “triko işi öğretmeye gittim. Kendimi o kadar önemli bir insan hissetim ki... 6-7 tane kadın beni bekliyorlar sırf, ben onlara iş görtericem, iş öğreticem, nasıl yapılır…yani kendimi tuhaf hissettim anlatabiliyo muyum, çok önemli bi insanmış gibi hissettim.”
Avcılar Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Küçük Sanat Kooperatifi, ev eksenli çalışan kadınların kendi kararlarıyla, kendi mücadeleleriyle, kendi elleriyle kurdukları bir örgüt. Maruz kaldıkları sömürüyü ortadan kaldırmak, emeklerini görünür kılmak, ekonomik, toplumsal, kişisel bir değişim yaratabilmek, yaşamı daha iyi hale getirmek için. Biz de Filmmor Kadın Kooperatifi bünyesinde gerçekleştirdiğimiz kolektif bir çalışmayla bunun görünür kılınmasına katkıda bulunmaya çalıştık. Görüşmemiz sırasında Pervin,  “kadınlar görünür kılmaya çalışıyorlar. Yani ev eksenli çalışan kadınlar kendi emeklerini görünür kılmaya çalışmaya, eşlerine, ailelerine, bunu başladılar bence” demişti. Emeklerimizin görünür olması dileğiyle...